Çağdaş Sözlük

Faiz ~ فائض

Almanca Sözlük - Faiz ~ فائض maddesi. Sayfa: 243 - Sira: 36

Faiz - فائض almanca anlamı, فائض - Faiz almanca osmanlıca ne demek. Osmanlıca-Almanca sözlükte فائض - Faiz kelimesi nasıl geçiyor. Faiz osmanlıca nasıl yazılır. Faiz nedir, Faiz ne demek arapca yazılışı.

Was bedeutet Faiz فائض auf Türkisch? Was bedeutet Faiz فائض ? Faiz فائض Bedeutung des osmanischen deutschen Wörterbuchs.

ماذا يعني Faiz فائض باللغة التركية؟ ماذا يعني ؟ Faiz فائض معنى القاموس الألماني العثماني.

Faiz فائض در ترکی به چه معناست؟ Faiz فائض به چه معناست؟ Faiz فائض معنی فرهنگ لغت آلمانی عثمانی.

Faiz ~ فائض güncel sözlüklerde anlamı:

FAiZ ::: Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yiyeyim"dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların fiatına masraf olarak bu faiz eklenir. Böylece malların fiatı faiz yüzünden %50 civarında veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri fiatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendileri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları faizden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fiatların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına tecavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermekle zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlıkları önler. (Bak: Riba) * Taşan, dolan.

FAiZ ::: (Fevz. den) Dilediğine eren. Başaran. Korktuğundan kurtulan. Üstün gelen. Necat bulan. * Kapının üstündeki eşik.

faiz ::: (a. i. fevz'den. c. : fevâiz) : 1) ödünç verilen paraya karşı alınan kâr. (bkz. : güzeşte, nema, ribâ). 2) bolluk çokluk, taşkınlık. 3) s. feyezan eden, taşan.

fâiz-i basît ::: alınan borç müddeti içine değişmiyen anaparanın getirdiği faiz, kâr.

fâiz-i cüz'î ::: bir liranın belirli zaman içinde getirdiği faiz.

fâiz-i küllî ::: bir parayı teşkîl eden cüz'î faizlerin tutarı olan asıl faiz.

fâiz-i mürekkeb ::: bir paranın getirdiği faiz, vâde sonunda anaparaya katılmak suretiyle hesap edilen faiz.

fâiz ::: paranın haram olan kârı.

FaiZ ::: Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:

Fâiz yiyenler, kıyâmet günü mezarlarından, sar'a hastası gibi perişân kalkacaklardır. (Bekara sûresi: 275)

Allahü teâlâ, fâiz alan ve verenlerin mallarının hepsini yok eder. İzini, eserini de bırakmaz. Zekât verenlerin malını elbette artırır. (Bekara sûresi: 276)

Receb'in ilk Cumâ gecesini ihyâ edene (ibâdetle geçirene), Allahü teâlâ kabir azâbı yapmaz. Duâlarını kabûl eder. Yalnız yedi kimseyi affetmez ve duâlarını kabûl etmez: Fâiz alan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına-babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk, müslüman olan ve dînin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı ve çalgıcılığı san'at edinenler, livâta ve zinâ edenler, beş vakit namazı kılmayanlar. (Hadîs-i şerîf-Riyâd-ün-Nâsihîn)

Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek fâizdir. Yâni böyle olan sözleşme haramdır. Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Meselâ on iki kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünç verilse, alınan on iki kilenin hepsi haram olur. Fâiz ile ödünç vermek ve almak haram olduğu Kur'ân-ı kerîmde açık olarak bildirilmiştir... (İmâm-ı Rabbânî)

İsrâfın yâni malı, dînin uygun görmediği yerlere dağıtmanın kötülüğünü gösteren delillerden biri de, fâizin haram olmasıdır. Fâiz alıp vermek büyük günâhtır. Fâizin haram olmasının sebebi, insanların malını alış-veriş yaparken ziyân olmaktan korumaktır. (İmâm-ı Birgivî)

Son nefeste îmânsız gitmeye sebeb olan şeylerden biri de, fâiz alıp vermektir. (Hamzâ Efendi)

Fâiz, yalnız İslâmiyet'te değil, semâvî dinlerin yâni daha önce gönderilen hak dinlerin hepsinde haram idi. Fâizin azı da çoğu da haramdır. En büyük günâhlardandır. (Muhammed Rebhâmî)

Her menfaat getiren borç fâizdir. (Alâeddîn Haskefî)

FaiZ ::: Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:

Fâiz yiyenler, kıyâmet günü mezarlarından, sar'a hastası gibi perişân kalkacaklardır. (Bekara sûresi: 275)

Allahü teâlâ, fâiz alan ve verenlerin mallarının hepsini yok eder. İzini, eserini de bırakmaz. Zekât verenlerin malını elbette artırır. (Bekara sûresi: 276)

Receb'in ilk Cumâ gecesini ihyâ edene (ibâdetle geçirene), Allahü teâlâ kabir azâbı yapmaz. Duâlarını kabûl eder. Yalnız yedi kimseyi affetmez ve duâlarını kabûl etmez: Fâiz alan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına-babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk, müslüman olan ve dînin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı ve çalgıcılığı san'at edinenler, livâta ve zinâ edenler, beş vakit namazı kılmayanlar. (Hadîs-i şerîf-Riyâd-ün-Nâsihîn)

Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek fâizdir. Yâni böyle olan sözleşme haramdır. Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Meselâ on iki kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünç verilse, alınan on iki kilenin hepsi haram olur. Fâiz ile ödünç vermek ve almak haram olduğu Kur'ân-ı kerîmde açık olarak bildirilmiştir... (İmâm-ı Rabbânî)

İsrâfın yâni malı, dînin uygun görmediği yerlere dağıtmanın kötülüğünü gösteren delillerden biri de, fâizin haram olmasıdır. Fâiz alıp vermek büyük günâhtır. Fâizin haram olmasının sebebi, insanların malını alış-veriş yaparken ziyân olmaktan korumaktır. (İmâm-ı Birgivî)

Son nefeste îmânsız gitmeye sebeb olan şeylerden biri de, fâiz alıp vermektir. (Hamzâ Efendi)

Fâiz, yalnız İslâmiyet'te değil, semâvî dinlerin yâni daha önce gönderilen hak dinlerin hepsinde haram idi. Fâizin azı da çoğu da haramdır. En büyük günâhlardandır. (Muhammed Rebhâmî)

Her menfaat getiren borç fâizdir. (Alâeddîn Haskefî)

fâiz ::: taşan , faiz

fâiz ::: ‬taşan

fâiz ::: faiz

fâiz ::: paradan elde edilen kazanç

faiz ::: nema, ürem

FAİZ :::

(Fevz. den) Dilediğine eren. Başaran. Korktuğundan kurtulan. Üstün gelen. Necat bulan. * Kapının üstündeki eşik