Çağdaş Sözlük

Mülk ~ ملك

Almanca Sözlük - Mülk ~ ملك maddesi. Sayfa: 334 - Sira: 21

Mülk - ملك almanca anlamı, ملك - Mülk almanca osmanlıca ne demek. Osmanlıca-Almanca sözlükte ملك - Mülk kelimesi nasıl geçiyor. Mülk osmanlıca nasıl yazılır. Mülk nedir, Mülk ne demek arapca yazılışı.

Was bedeutet Mülk ملك auf Türkisch? Was bedeutet Mülk ملك ? Mülk ملك Bedeutung des osmanischen deutschen Wörterbuchs.

ماذا يعني Mülk ملك باللغة التركية؟ ماذا يعني ؟ Mülk ملك معنى القاموس الألماني العثماني.

Mülk ملك در ترکی به چه معناست؟ Mülk ملك به چه معناست؟ Mülk ملك معنی فرهنگ لغت آلمانی عثمانی.

Mülk ~ ملك güncel sözlüklerde anlamı:

MüLK ::: Mal. Yer. Bina. * Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. * İzzet, azamet, şevket. * Bir şeyin dış yüzü. * İnsanın sahip ve malik olduğu şey. * Akıl sahiplerini tasarruf etmek. * Mâlik olmak.(Her şeyin bir mülk, diğeri melekut, yâni bir dış, diğeri iç olmak üzere iki ciheti vardır. Mülk ciheti bazı şeylerde güzeldir, bazı şeylerde de çirkin görünür; âyinenin arka yüzü gibi. Melekut ciheti ise, her şeyde güzeldir ve şeffaftır. Ayinenin dış yüzü gibi. Öyle ise; çirkin görünen şeyin yaradılışı, çirkin değildir, güzeldir. Ve aynı zamanda o gibi çirkinlerin yaradılışı, mehasini ikmâl içindir. Öyle ise, çirkinin de bir nevi güzelliği vardır. Binaenaleyh, bu hususta ehl-i İ'tizalin "Çirkin şeylerin halkı Allah'a âid değildir" dedikleri safsataya mahal kalmadı. İ.İ.) (Bak: Melekut)

melek ::: (a. i. c. : melâik, melâike) : 1) Allah'ın, halleri diğer canlılara benzemiyecek. şekilde nurdan yarattığı varlıklar, (bkz. : firişte). 2) mee. yüzü ve huyu pek güzel, çok temiz olan kimse. 3) kadın adı.

meleki mukarreb ::: [Allah'a yakınlığı îtibâriylej Cebrail Aleyhisselâm.

melek-ül-mevt ::: (ölüm meleği) : Azrail. melek-üs-sıyâne : koruyucu melek.

melik ::: (a. i. c. : mülûk) : 1) pâdişâh, hakan, hükümdar, (bkz. : melîk). 2) Allah adlarındandır.

milk ::: (a. i.) : birinin tasarrufu altında bulunan şey. (bkz : mülk).

mülk ::: (a. i. c. : emlâk) : 1) ev, dükkân, arazî gibi taşınmaz ve gelir getiren mal. (bkz. : gayr-i menkul). 2) bir devletin ülkesi. Dâr-ül-mülk : paytaht, başşehir. 3) vakıf olmayıp -doğrudan doğruya- birinin malı olan [toprak veya akar, yapı] , (bkz. : milk). Nefy-i mülk : fık. bir kimse malını başkasına bağışlama.

mülk-i mukayyed ::: huk. irs ve şirâ gibi mülk sebeplerinden biriyle takyîd ve beyân olunan mülkiyet.

mülk-i mutlak ::: huk. irs ve şirâ gibi mülk sebeplerinden biriyle takyîd ve beyan edilmiyen mülkiyet.

mülk-i saadet ::: saadet ülkesi.

mülk-i suhan ::: söz ülkesi, şiir diyarı.

mülk-i yemîn ::: fık. bir kimsenin temellükünde bulunan köle ve câriye.

mülk ::: bir şeyin dış yüzü.

mülk ::: mal, sahip olunan şey.

MüLK ::: Mülk maldır veya malın kendi değil, yalnız menfaatidir. Bir kimsenin her malı meselâ atı, onun mülküdür. Fakat her mülkü, meselâ kirâcının evi, malı değildir. (Ali Haydar Efendi)

Ganîmet (savaşta düşmandan ele geçen mal), dâr-ı İslâm'a (İslâm memleketine) nakledildikten sonra askerin hakkı olursa da, taksim edilmeden önce, mülk olmaz ve askerin bu hakkını mülk olmadan önce satması câiz olmaz. (İbn-i Âbidîn)

Hizmet karşılığı alınacak ücreti, maaş çekini, bonosunu teslim almadan önce satmak câiz değildir. Ücret, hak edilmiş ise de, kabz edilmemiş (ele alınmamış, ele geçmemiş), mülk olmamıştır. (İbn-i Âbidîn)

Süleymân aleyhisselâm bir seyâhatinde, sağında-solunda insanlar ve cinler, ardında orduları olduğu ve kuşlar da başı üzerinde gölge ettikleri hâlde giderken, İsrâiloğullarından bir âbide (ibâdet edene) uğradı. Âbid; "Ey Dâvûd'un oğlu! Allahü teâlâ sana muazzam bir mülk vermiştir" dedi. Süleymân aleyhisselâm âbidi dinledikten sonra; "Kıyâmet günü mü'minin defterinde, bir tesbîhin (zikr, Allahü teâlâyı ve büyüklüğünü anmanın) yazılı olması, Dâvûd'un oğlu Süleymân'a verilen bu mülkten daha kıymetlidir. Zîrâ Süleymân'ın bu mülkü kaybolur gider, fakat o tesbîhin mükâfâtı kaybolmaz" buyurdu. (İmâm-ı Gazâlî)

Mal sâhibi, mülk sâhibi,
Hani bunun ilk sâhibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan.

(Yûnus Emre)

2. Tasarruf, saltanat, kudret.

Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:

Bütün mülk elinde bulunan Allahü teâlânın şânı ne yücedir! O, her şeye hakkiyle kâdirdir (gücü yetendir). (Mülk sûresi: 1)

O, geceyi gündüzün içine sokuyor, gündüzü gecenin içine sokuyor. Güneşi ve Ay'ı (insanoğlunun istifâdesine) tâbi ve bağlı kılmıştır. Bunlardan herbiri muayyen bir vakte (kıyâmete) kadar akıp gidiyor (dolaşıp duruyor). İşte bunları yapan Allah'tır, sizin Rabbinizdir. Mülk O'nundur. O'nu bırakıp taptıklarınız (putlar)ise, bir hurma çekirdeğinin zarına bile mâlik olamazlar. (Fâtır sûresi: 13)

O gün onlar (kabirlerinden dışarı) çıkarlar. Onların hâl ve amellerinden hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz, (Allahü teâlâ şöyle buyurur): "Bugün mülk kimindir?" (Hiç kimse buna cevâb veremez. Yine Allahü teâlâ kendi kendine buyurur); "Vâhid (bir olan) ve Kahhâr olan (her şeye gâlib gelen) cenâb-ı Allah'ındır. (Mü'min sûresi: 16)

Süleymân aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! Benden sonra kimseye nasîb etmeyeceğin bir mülkü bana ihsân eyle!" diyerek, melik ve emir olmak istemiştir. (Muhammed Hâdimî)

Mûsâ aleyhisselâm, Fir'avn'a; "Îmân et, mülk ve saltanatın sende kalsın" dedi. Fir'avn da; "Hâmân ile görüşeyim" dedi. Hâmân; "Nasıl olur! Aramızda tapılan bir rab iken, şimdi ibâdet eden bir kul mu olacaksın?" dedi. Böylece, Allah'a kul ve Mûsâ aleyhisselâma ümmet olmaktan istinkâf etti (yüz çevirdi, vazgeçti). (İmâm-ı Gazâlî)

Mülk :::


  1. Ev, dükkân, arazi vb. taşınmaz mal.

  2. Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı.

  3. Devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke.

  4. özgülük.

mülk ::: bir şeyin dış yüzü , mal

melik ::: padişah , hükümdar

milk ::: mülk

melik ::: ‬padişah

milk ::: ‬mülk

mülk ::: ‬yurt

mülk ::: kazanç getiren taşınmaz

melik ::: (a. i. c. : mülûk) 1) pâdişâh, hakan, hükümdar, (bkz. : melîk). 2) Allah adlarındandır.

milk ::: (a. i.) birinin tasarrufu altında bulunan şey. (bkz : mülk).

mülk ::: ülke, varlık

MÜLK :::

Mal. Yer. Bina. * Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. * İzzet, azamet, şevket. * Bir şeyin dış yüzü. * İnsanın sahip ve malik olduğu şey. * Akıl sahiplerini tasarruf etmek. * Mâlik olmak.(Her şeyin bir mülk, diğeri melekut, yâni bir dış, diğeri iç olmak üzere iki ciheti vardır. Mülk ciheti bazı şeylerde güzeldir, bazı şeylerde de çirkin görünür; âyinenin arka yüzü gibi. Melekut ciheti ise, her şeyde güzeldir ve şeffaftır. Ayinenin dış yüzü gibi. Öyle ise; çirkin görünen şeyin yaradılışı, çirkin değildir

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: