Çağdaş Sözlük

sema ~ سما

Almanca Sözlük - sema ~ سما maddesi. Sayfa: 187 - Sira: 2

sema - سما almanca anlamı, سما - sema almanca osmanlıca ne demek. Osmanlıca-Almanca sözlükte سما - sema kelimesi nasıl geçiyor. sema osmanlıca nasıl yazılır. sema nedir, sema ne demek arapca yazılışı.

Was bedeutet sema سما auf Türkisch? Was bedeutet sema سما ? sema سما Bedeutung des osmanischen deutschen Wörterbuchs.

ماذا يعني sema سما باللغة التركية؟ ماذا يعني ؟ sema سما معنى القاموس الألماني العثماني.

sema سما در ترکی به چه معناست؟ sema سما به چه معناست؟ sema سما معنی فرهنگ لغت آلمانی عثمانی.

sema ~ سما güncel sözlüklerde anlamı:

SEMA ::: Gök yüzü. Asuman. Gök. * Her şeyin sakfı. * Gölgelik. * Bulut ve emsali örtü.(Resul-i Ekrem'den (A.S.M.) şöyle rivayet olunmuştur. Sema'ya uruç buyurdukları zaman kale burçları gibi bir mevkide bir takım melâike görmüştü. Bunlar birbirlerinin yüzüne doğru, mütekabilen yürüyüp gidiyorlardı. Bunlar nereye gidiyorlar diye Resul-i Ekrem (A.S.M.) Cebrâil'e (A.S.) sordu. Cebrâil: Bilmiyorum. Ancak yaratıldığımdan beri ben bunları görürüm ve evvel gördüğümün bir tânesini bir daha görmem dedi. Onlardan birine, ikisi birden: "Sen ne zaman halk olundun" diye sordular. O da: "Bilmiyorum. Ancak Cenab-ı Hak her dörtyüz bin senede bir yıldız halk eder. Ben yaratıldığımdan beri de dörtyüz bin yıldız halk etti" diye cevap verdi. Melâikenin kesretini ve kudret-i ezeliyenin vüs'at-ı tecelliyatını anlamalı... E.T.)

Sema :::


  1. Gök, gökyüzü, felek
    Örnek: Burası ufukları geniş, seması bulutsuz, güneşi berrak bir yeşil saha idi. H. C. Yalçın

  2. İşitme, duyma.

  3. Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye vb. çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.

  4. Gökyüzü.

semâ ::: gök , gökyüzü , asuman

semâ ::: ‬gökyüzü

sema ::: gök, gökyüzü

SEMA :::

Gök yüzü. Asuman. Gök. * Her şeyin sakfı. * Gölgelik. * Bulut ve emsali örtü.(Resul-i Ekrem'den (A.S.M.) şöyle rivayet olunmuştur. Sema'ya uruç buyurdukları zaman kale burçları gibi bir mevkide bir takım melâike görmüştü. Bunlar birbirlerinin yüzüne doğru, mütekabilen yürüyüp gidiyorlardı. Bunlar nereye gidiyorlar diye Resul-i Ekrem (A.S.M.) Cebrâil'e (A.S.) sordu. Cebrâil: Bilmiyorum. Ancak yaratıldığımdan beri ben bunları görürüm ve evvel gördüğümün bir tânesini bir daha görmem dedi. Onlardan birine, iki